Sosyal Medya Paylaşımı

16.08.2022 tarih ve 31925 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan: 2019/976 başvuru numaralı, 11.05.2022 karar tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı’nda; başvurucunun sosyal medya paylaşımından dolayı iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Mahkeme kararına konu olan olay özetle şöyledir: Başvurucu, 11.3.2016 tarihine kadar Kütahya Halk Sağlığı Müdürlüğünde özel bir şirkete bağlı olarak ‘’bilgi sistem kullanım elemanı’’ olarak çalışmıştır. Başvurucu, eş zamanlı olarak Kamu Taşeron Çalışanları Derneği’nin (KATAŞ-DER) genel başkanlığı görevini de yönetmektedir. Başvurucu sosyal paylaşım sitesindeki hesabından taşeron işçilerin gördüğü baskıları ve yöneticileri konu eden "Ey insan müsveddeleri, yönetici bozuntuları..." ifadelerini de içeren kişisel bir paylaşımda bulunmuştur. Anılan paylaşımla ilgili bazı Kurum yöneticileri başvurucudan şikâyetçi olmuştur. Başvurucu hakkında ceza davası açılmış ve hakkında mahkûmiyete karar verilmiştir. Ancak mahkûmiyet kararının, suçun işleniş özellikleri dikkate alınarak, CMK madde 231 gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmiştir. İlgili kararın kesinleşmesiyle birlikte alt işveren tarafından başvurucunun ahlak ve iyi niyet davranışlarına aykırı davranışları sebebiyle iş akdi sona erdirilmiştir. Başvurucu, ilgili sosyal medya paylaşımını çalıştığı kurumun yöneticilerine hitaben yapmadığını ve bu nedenle iş akdi feshi işleminin haksız olduğunu belirterek Kurum aleyhine işe iadesini talep eden tespit davası açmıştır. Açılan dava ilk derece mahkemesi ve istinaf mercii tarafından reddedilmiş aynı zamanda Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi temyiz isteminin reddiyle kararı onamıştır. Mahkemenin Değerlendirmesi 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca işverenin haklı sebeple derhal feshi durumlarından biri “İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması.”dır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun iş akdinin haksız nedenlerle feshi iddiasını Anayasanın ‘Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti’ başlıklı 26.maddesiyle birlikte incelemiştir. İlgili madde uyarınca, ‘’Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.’’ İfade özgürlüğünün tanımı yapan ilgili maddeyi değerlendiren Anayasa Mahkemesi,  İfade özgürlüğünün demokrasinin devamı için yaşamsal öneme sahiptir. Kişinin düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına yahut başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi gerekir.  Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda ifade özgürlüğüne keyfi surette müdahaleden kaçınmayı gerektirir, demek suretiyle ifade özgürlüğünün niteliklerini belirler. Somut olayda, iş akdini fesheden alt işveren bir limited şirket olup başvurucu da özel hukuk hükümlerine tabi bir personeldir. Dolayısıyla, taraflar arasında özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşmenin feshi üzerine kamu makamlarınca etkili bir yargılama faaliyetinin yürütülüp yürütülmediği ve başvurucunun ifade özgürlüğü ile işverene sadakat yükümlülüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı Anayasa Mahkemesi tarafından tartışılmıştır. Başvurucunun ‘’ "Ey insan müsveddeleri, yönetici bozuntuları..." ifadesi Anayasa Mahkemesi tarafından çalıştığı Kurumun yöneticilerine hitaben değil de genel başkanlığını yaptığı KATAŞ-DER bünyesinde taşeron işçilere dair görüşlerini bildirdiği kabul edilmiştir. Başvurucunun söz konusu görüşleri taşeron işçi kimliğinin ötesinde, -yürütmekte olduğu dernek başkanlığı görevinin de bir gereği olarak- temsil ettiği sivil toplum kuruluşunun ilgi alanındaki toplumsal meseleleri de kapsadığı kabul edilmiştir. Başvurucunun kullandığı ‘yönetici’ kavramı herhangi bir kimseyi hedef almayıp genel nitelikte kabul edilmiştir. Ancak ilk derece mahkemeleri, başvurucunun taşeron işçi olması ve ceza davasına katılanların başvurucu ile aynı Kurumda yönetici sıfatına sahip olması gerekçeleriyle başvurucunun kullandığı ifadelere onun verdiği anlamın ötesinde bir anlam yüklemiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, başvurucunun dernek başkanlığı sıfatını dikkate almayarak derece mahkemeleri tarafından yapılan aşırı yorumun benimsenmesi kamusal konuşmaları imkânsız hale getireceği kanaatindedir. Kaldı ki başvurucu, kullandığı ifadelerde taşeron işçilere yönelen baskının ancak "yöneticilik ve insanlık vasıfları taşımayan kişiler" tarafından yapılabileceğini iddia etmiş; eleştirilerini abartılı bir şekilde ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir. Bu nedenle somut olaya konu ifadeler açısından da Anayasa Mahkemesinin önceki değerlendirmelerinden ayrılmayı gerektiren bir durum olduğu söylenemez. Nihayetinde derece mahkemeleri, somut olaya konu ifadelerin iş akdinin feshedilmesi gibi son derece ağır ve en son çare olarak düşünülebilecek bir müdahaleye başvurmayı gerektirir nitelikte olduğunu objektif ve ikna edici bir biçimde ortaya koyamamıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Çalışmayı sizlere faydalı olması amacıyla bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla,

BOZANOĞLU HUKUK BÜROSU

Maslak Mah. A.O.S. 55 Sok. No:2

42 Maslak, Ofis 4, D:35-41 Sarıyer/İSTANBUL

Telefon : + 90 (212) 241 72 52

Fax : + 90 (212) 241 72 49

e-mail : sedat.bozanoglu@bozanoglu.av.tr

Paylaş: